Osmanlı şiirinde kadın şairin poetikası: Leylâ Hanım
F. GÜLŞEN ÇULHAOĞLU
Okul: | |
Akademik Ünvan: | |
Bağlı olduğunuz Kurum: | |
Yıl: | 2009 |
Format: | Doktora tezi |
Kategori: |
Çalışmayı indirmek için tıklayınız Çalışmayı izlemek için tıklayınız
Çalışmanın Özeti
Çalışmada, eril bir dille yazıldığı kabul edilegelmiş divan şiirinin, cinsiyetli dili sorgulanmış ve bu ön kabulün tutarlılığı tartışma konusu edilmiştir. Bu bağlamda, on dokuzuncu yüzyıl şairlerinden biri olan Leylâ Hanım özelinde, kadın divan şairlerinin söz konusu dili yeniden ürettiği ve kendilerine özgü bir söylem geliştiremediğine dair geleneksel eleştirilerin aksine, bir kadın söylemi yaratıp yaratamadıkları incelenmiş ve divan şiirinde kadın sesi/söylemi/dili üzerine çeşitli yorumlar geliştirilerek Leylâ Hanım Divanı'nda onu dönemin erkek şairlerinden ayıran bir farklılık olup olmadığı tartışılmıştır.
Söz konusu edilen "dişil" dil, feministlerin ortaya attığı ve olumladığı, eril söylemi yıkıp kadınlara özgü bir ifade biçimi geliştirmeyi hedefleyen dilden farklı bir anlamda, edilgenlikle eş tutulmuştur. Divan şiirinde dişil-eril anlam taşıyan ikili karşıtlıklar belirlenerek bunlardaki dişilin erile olan tahakkümü saptanmıştır. Bu zıtlıklardan yola çıkarak divan şiirinin "eril" olarak kabul edilen geleneksel söylemi sorgulanmış, söz konusu geleneğin dilinin, kabul gören görüşün aksine "dişil dil" olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Söz konusu sevgili-âşık hiyerarşik yapısından yola çıkarak tahakküme uğrayan tarafın âşık olması göz önünde bulundurularak, kendini edilgen bir konumda çizen ve sevgiliye olan duygularını aynı edilgenlikle dile getiren âşıkın dili irdelenmiştir. Osmanlı şiirine yönelik bu saptamaların ardından, çalışmanın üzerinde durduğu asıl nokta, Leylâ Hanım Divanı'ndaki dişil-eril dil karşıtlıklarından yola çıkarak onun, geleneksel mazmunlarla yazdığı beyitleri, "dişil dil"le yazıp yazmadığıdır. Leylâ Hanım'ın şiiri, dişil bir şiirdir; çünkü divan edebiyatının erkek şairlerinin "dişil dili", kendisine hazır olarak sunulmaktadır. Şairin bazı şiirlerinde, kendini Leylâ ile özdeşleştirmesi, divan şiirinin erkek şairlerinin dişil söylemlerini ihlâl etmek olarak yorumlanabilir; ancak bu durum, kadın bir özneyle özdeşleşmek ve kadınlık vurgusu yapmak bağlamında, ?kadın söylemini?, yaratmak olarak yorumlanmıştır. Dişinin erkeğe tahakküm kurduğu bir karşıtlıkta Mecnun'la özdeşleşmek, dişil dili benimsemek (ki bu, şairin kendi cinsiyetinin dili) olduğu kadar Leylâ ile özdeşleşmek de "yeni bir kadın dili" oluşturmak anlamına gelmektedir. (Özeti siteye yönlendirici: Nihan Dalbeler)